Düzce İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde görevli Maarif Müfettişi Nevzat Öztürk (48), meslek hayatı boyunca 10 binin üzerine kitap okuyarak kendisine kütüphane oluşturdu. Öztürk okuma aşkını yazarlığa çevirerek mesleki ve sosyal hayatı boyunca yaşadığı deneyimleri 10 ayrı kitapta topladı.
Düzce İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde Maarif Müfettişi olarak görev yapan Nevzat Öztürk, mesleki ve sosyal hayatında yaşadığı deneyimleri kitaplaştırarak “Nahiye-i Milas, Mezra’a-i Kotanı’nın Yaman İnsanları”, “İnsani ve İslami Değerlerimiz”, “Nasreddin Hoca Fıkraları Yorum ve Analiz” “Liselere Giriş Sınavı LGS yol haritası”, “Kulluğunu bil sultanlığa yeltenme”, “Ders ve Sınav Başarısı Püf noktaları ve taktikler”, “İnsan ve Eğitim”, “Çile Hanede Bir Ömür”, “Eğitimde İnsan Kaynakları Yönetimi” ve “Müfettişlerin Kaleminden Benim Rehberim” isimli kitapları yazdı.
Yazarlık serüvenini anlatan Nevzat Öztürk, “Düzce İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nde Maarif Müfettişi olarak görev yapıyorum. Üniversite yıllarından beri büyük bir kitap sevdamız var. Okumanın aşığıyız. Kitaplarla hasbihâl ediyoruz. Yaklaşık 10 binin üzerinde kitap elimizden geçti. Bunların 5 binine yakını okullara bağışladık. Mevcut kütüphanemizde de 5 bine yakın kitap var. Araştırmayla, okumayla iştigal ediyoruz. Sadece okumuyoruz. Okuduklarımızı, deneyimlerimizi insanlara aktarmak adına yazmayla da tanıştık. İlk maceramız şu şekilde başladı.
Trabzon’da çalışırken eğitim yönetiminde yüksek lisansa başladık. Orada insan kaynakları üzerinde proje hazırlayınca bunu kitaplaştırma gereği hissettik. Bu kitap takdir topladı. Hatta Milli Eğitim Bakanımız Ziya Bey’de bu kitabı okudu ve elinde bulunuyor. Sonra yaşadığımız hayatı ve annemize olan sevgimizi yansıtmak için bir roman denemesi yaptık. Daha sonra eğitimde nitelik sorunu diye yine deneyimlerimizi anlatan bir kitap yazdık. Müfettiş arkadaşlarla bir çalışma yaptık. Müfettişlerin kaleminden benim rehberim diye bir kitap yazdık. Kızım TEOG sınavına hazırlandı. O tecrübelerimizi paylaşmak istedik. TEOG sonradan LGS oldu. LGS yol haritası diye kitaplaştırdık. Burada hem öğrencilere hem velilere yönelik bir takım taktik ve tavsiyeler yer alıyor. Bunu yazdıktan sonra lise öğrencilerini de unutmadık. Ders ve sınav başarısı diye bir kitap yazdık. Çünkü sınavlara sadece öğrenciler hazırlanmıyor veli de hazırlanıyor. Daha sonra ben ameliyat oldum. Doktor rapor verdi. Bu sürede Nasrettin Hoca’yı yeni nesle nasıl tanıtalım diye düşündük.
Nasrettin Hoca fıkralarını yorumlamaya çalıştık. Bu özgün bir çalışma ve her fıkrayla alakalı da bir öğrencimize karakalem çalışma yaptırdık. Bu şu anda tajdir topladı. Hatta bir seriye dönüştürmeye çalışıyoruz. Genelde Nasrettin Hoca fıkrası der güler geçeriz. Biz dedik ki gülerken eğlenmek aynı zamanda ders almak. Nasrettin Hoca bunu neden söyledi? Buradan ne alabiliriz? Daha sonra Ordu’da benim doğduğum köy var. Bu köye karşı vefa borcunu yerine getirmek için köyümün tarihini yazmak istedim. Tüm Osmanlı arşivlerini karıştırarak kendi köyümün tarihini yazdım. Dünya’nın yaşadığı bir salgın süreci var. İnsanlar Mart ayında evlere kapanınca ben kendi kendime düşündüm. Ben ne yapabilirim dedim. O sıralar Mevlana üzerine çalışıyordum. Bir sözü çok dikkatimi çekti. Kul ise kulluğunu bil, sultanlığa yeltenme diyordu Mevlana. Bundan yola çıkarak kulluğunu bil sultanlığa yeltenme isimli bir kitap yazdık. Bu kitapta ne kadar zengin, sosyal olursan ol bir virüse karşı nasıl aciz olduğumuzu anlatmaya çalıştık. Bu bir kişisel gelişimim kitap serisini başlangıcı oldu. Müfettiş olduğumuz için aday öğretmenlerimiz vardı. Bizim bunlara araştırmayı öğretmemiz lazımdı. Her öğretmenimize iki konu verdik ve bilimsel araştırma yaparak İnsani ve İslami değerlerimiz diye bir kitap ortaya çıktı. Her bir öğretmenimize yazar olarak yer verdik” dedi. (duzcesonhaber)
