Tanıtma Vakfının aleyhime açtığı iki dava da temyizde bozuldu. Birinci dava da, Yazı işleri müdürüm de suçlanmıştı. Yargıtay bu davayı Yazı işleri müdürü hakkında tazminat talebinde bulunamaz gerekçesi ile bozdu. İkinci kez şahsımla ilgili açılan dava ise, yazılarımın eleştiri amacıyla yapıldığı ve bunların ifade özgürlüğü içinde kaldığı gerekçesi ile reddedildi. Yargıtay kararında, davanın baştan reddi gerektiği belirtilerek manevi tazminat ile sorumlu tutulmanın yasalara aykırı olduğu vurgulandı.
Yargıtayın bu kararı anlamlı ve ders verici nitelikte. Hukuki boyutuna değinmeyeceğim. İlgililer gerekli anlamı çıkarmışlardır. Burada asıl olan Vakıf eski başkanı Önder Tonyalı?nın aynı zamanda basın kuruluşu sahibi olmasıdır. Eleştiriye tahammül edememesi ve başkanı olduğu vakıfın adına sığınarak kişiliğinin zarar gördüğünü beyanla tazminat davası açmasıdır.
İkincisi, Avukat Ali Dilber?dir. Sayın Dilber Tonyalı?nın yayın kuruluşlarına ortaktır. Yani, basın patronu sayılır. Ayrıca Baro Başkanıdır. Yazı İşleri Müdürü için tazminat talebinde bulunması ve eleştiri ve fikir özgürlüğünü dava konusu yapması ilginçtir.
Bu ikili, Düzce Üniversite kurulduğu andan itibaren, vakıfı kullanarak üniversitenin her aktivitesinde bulunmak istemiş, bazılarında da yönetimi ellerine alarak bulunmuşlardır. Nükleer Tıp Merkezinin 3. Katını kantin olarak almaları ve işletmeleri gibi.
ÜNİVERSİTE AÇIKLASIN
Bugün kantinin ve üniversitenin durumu ortada? Ve ortada cevaplanması gereken çok soru var... Aylık 35 bin lirayı ödeyemeyen, hastaneye 430 bin lira borcu olduğu söylenen vakıf gözetimli kantin, bir yıllık için bir milyon 62 bin lira gibi çok yüksek bir bedelle ihale edildi. Üstelik vakıfın işletmecisi tarafından alındı. Zarar eden vakıfın kantini nasıl bu yüksek bir bedelle kiraladı. İşte bu ve benzeri soruların cevaplarını üniversite yönetiminin açıklaması gerekiyor. Gerçekleri açıklamalı ve itibarını kurtarmalı. Yoksa aradaki farkın yansımaları rektörlüğe kadar dayanıyor.
NEDEN ?
Neden vakıf üzerinde bu kadar ısrarla durdum.
Bi defa vakıf Düzce?nin tanıtımı ve kalkınması için kurulmuştur. Üniversite vakfı değildir. 2005 yılında çıkan bir yasa ile tüm vakıf ve dernekleri sivilleştirilmiş, senetleri/tüzükleri yenilenmiştir.
Düzce vakfı asli görevi yerine bir-iki yöneticisinin hobisi olmuştur.
Vakıf, bir şirket gibidir. Amacına yönelik sermaye ile kurulur. Bu nakit veya bir taşınmaz değer olabilir. Hissedarları kurucu üyeleridir. Hisseler miras yolu ile devam eder. Devredilemez, satılamaz?
Düzce Tanıtma ve Kalkın Vakfı, kurucu üyelerinin sermaye katılımları ile kurulmamıştır. Mansur Mutlu?nun, Fiskobirlikten aktardığı 1.560 TL sermaye ile kurulmuştur. Mütevelli heyet oluşturulurken, protokol listesi uygulanmıştır. Yani, o tarihteki kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları mütevelli heyet olarak yazılmıştır.
Yani, kişilere değil makamlara kurucu üyelik verilmiştir.
Düzce kaymakamları, daha sonra valileri, belediye başkanları, sivil toplum kuruluşları vakıf mütevelli heyetini oluşturmuştur.
Ama bugün, DYP ilçe başkanı olarak vakıfa alınan Veysel Çakar vakıf başkanıdır. Ama DYP yoktur. Bunun gibi çok isim hala vakıf yöneticisi durumundadır. Üstelik, her genel kurulda, mütevelli heyete yeni isimler eklenmiş, bazıları da çıkarılmıştır.
Daha nasıl anlatayım. İşte böyle dernek statüsünde bile olmayan bir kuruluş, Düzce?nin en büyük kurumunun adına sahip çıkarak mülkünü kullanmaktadır..
Bilmem anlatabildim mi?
Şimdi ne yapacaklar?
- 6.08.2013 - 18:23
- 143
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!
Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi
Bu köşe yazısına henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...
Bu sayfa da yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan https://duzcetv.com sorumlu tutulamaz.



