Hükümet, önceki teşvik yasalarının istenilen düzeyde sonuç vermediği için yatırımcıya daha çok fırsat yaratmak, büyük ölçekli yatırımcıları geri kalmış bölgelerde yatırıma teşvik etmek ve bölgesel teşvik uygulamasında ortaya çıkan sorunlara çözüm getirmek için Yeni Teşvik Yasasını açıklamıştır.
Bölgesel esaslı teşvik sistemin uygulanmasında en gelişmiş bölgeler için alınan teşvik sayısında artış olmasına karşın yatırım tutarı açısından en büyük payı gelişmiş bölgeler almıştır. Birinci ve ikinci bölgede yer alan 24 il toplam yatırımlardan 2/3'ünü alırken geri kalan 57 il ise 1/3 oranında pay almışlardır. Teşviklerden alınan destekler bölgeler arasında ki dengesizliği gideremediği bu oranlardan anlaşılmaktadır(Dünya Gazetesi, 6 Nisan 2012).
Yeni teşvik yasasının bölgesel dengesizliğini giderebilmesi ve proje bazında katma değerli üretime geçiş sağlayabilmesi için teknoloji ve yeni projeleri elinde hazır olan yatırımcının ise proje maliyetini düzeltmesini sağlayacak teşvikten yararlanmaya ihtiyaçları olduğu her fırsatta dile getirilmektedir. Bu nedenle, yeni yasanın yatırımcıların sermaye yapısını güçlendirmesinde hassasiyetler ön plana çıkmaktadır.Bu hassasiyet,yatırımı sürdüren
yatırımcılarla yeni yatırım yapacak yatırımcılar arasındaki dengeyi gözeterek haksız rekabeti oluşturmamaktır.
Son yıllarda inşaat sektörü yatırımlarının hız kazandığını ve büyük ölçüde istihdam yarattığı görülmektedir. Son yıllarda inşaat sektörünün büyümesinde önemli ölçüde kaynak kullanılmıştır. Büyüme ve istihdam sorunlarından kaynaklanan endişeler inşaat sektöründe kullanılan kaynakların sanayi sektörüne kaydırılması veya sanayi sektörü için ek kaynakların yaratılması zor olacağı yönündedir.
Büyük ölçekli yatırımlar için ciddi projeler ve sermaye gerekiyor. Katma değeri yüksek üretimi yapabilmek ve uluslar arası rekabet gücünü arttırmak için dünyada yatırım ortamını iyileştirme çabaları hızlı devam etmekte olduğunu görüyoruz. Bu yarışın içinde Türkiye'nin de olması için teknoloji yoğunluğunu arttırması zorunludur.
Teknoloji yoğunluğunun arttırılmasına yönelik olarak yeni teşvik yasası "stratejik sektör" kavramını ön plana çıkarmıştır. Bu kavramda, üretimde ve ihracatta ara mal ithalatına olan bağımlılığı azaltılması amaçlanmaktadır. Bu durum ekonomimiz açısından olumlu bir gelişmedir. Yeni Yasanın bu olumlu yaklaşımından iyi sonuç alabilmek için tıpkı 1960'lı yılların başında Güney Korenin yaptığı gibi zaman yitirmeden hangi sektörlerin stratejik olduğu belirlenmelidir.
Yeni teşvik yasasına uygun stratejik ve büyük ölçekli yatırımlar proje bazında olacağı için teknoloji, araştırma ve geliştirme desteğine büyük ölçüde ihtiyaç duyulacaktır. Ciddi projeler olmadan yapılacak destekler risk oranını arttıracaktır. Bu nedenle, yasaya uygun projeler için belirlenecek kurumlar vasıtasıyla yatırımcılara proje hazırlama destek hizmeti verilmelidir. Bu hizmeti verecek düzenlemeler yapılmadığı takdirde KOBİ niteliğindeki yatırımcılar yatırımda büyüme riskine girmezler.



