Düzcelilik cami avlusuna kadar mı?

 

Düzce, depremden sonra il olmasıyla birlikte hızla artan nüfusuyla çok değişik bir kimliğe büründü. Artık eski bir Düzceliyi görmek bile sadece ya tesadüflere kaldı, ya da bir cenaze münasebetiyle cami avlusunda mümkün oldu.

 

Düzce?de ili olunca ve depreminde etkisiyle yıllar süren mahalle kültürü, komşu ilişkileri adeta ortadan çekildi gitti.  Halbuki, Çerkesi, Abhazası, Laz?ı Arnavut?u, Boşnağı, Gürcüsü, Romanı, Tatarı, Kürdü, yıllarca kardeş gibi yaşamış ve Düzceli olmayı özümsemişlerdi.

 

Ne yazık ki bu Düzceli ruhu zamana, şartlara ve siyasi manevralara  yenik düştü.  Düzce ili olunca bu ruhun yaşatılması şarttı. Bunu da seçilen belediye başkanları ve milletvekilleri yapmalıydı.

 

Maalesef, bu belediye başkanları  ve vekiller ne merhum belediye başkanı Süleyman Kuyumcu, ne de  merhum Bakanımız Avni Akyol, ne de Allah ömür versin eski Vekilimiz Necmi Hoşver, ne de o günün yöneticileri gibi  olmadılar.

 

Bu insanlar Düzceliyle hep iç içeydiler. Partili partisiz. Şimdikiler bırakın halkla iç içe olmayı kendi kendileriyle bile barışık değiller.  Ya da, üç beş partili bir gurup bir arada üç beş partili diğer  bir gurup başka bir yerde.

 

Yıllarca Düzce?ye ancak  yaz tatillerinde gelenler, fındık için gelenler, bayramlarda- cenaze için gelenler, Düzceliyle hiç irtibatı olmayanlar bu gün siyasi partilerden aday adayı, olarak dört yılda bir sahneye çıkmaktalar.  Ya da içlerinden üç kişi aday oluyor. Hatta içlerinde Düzceli olmayanlar bile var.

 

Bu gün İl Genel Meclisinde ve Belediye Meclisinde bile Düzceli olmayanlar var ve önemli görevlerdeler.

 

Her şeyden önce Düzce?nin ağabeyleri vardı.  Düzce?nin iç dinamikleri vardı ilçe iken bu güzel şehrin.   Ortada ne ağabeyler kaldı ne iç dinamikler kaldı.

 

Geçen haftalarda Düzce Televizyonun canlı yayına katıldık. Karşımızda Ak Parti eski il başkanı Metin Kaşıkoğlu konuktu.  Sayın Kaşıkoğlu ile bir çok konun yanı sıra Düzcelilik ruhunu da dile getirip,  bu ruhun yok olmaya yüz tuttuğu noktasında  hem fikir olduk.  Sayın Kaşıkoğlu, sözünün bir yerinde Düzce?nin ağabeylere ihtiyacı olduğunu ifade etti.

 

Çok şükür dedim. 15 yıl sonra Düzcelilik ruhunu ve ağabeylere ihtiyaç olduğunu fark eden biri çıktı diye sevindim.

 

Mesela, sayın Necmi Hoşver bile kendinden küçüklerine, gönül zenginliğiyle  abisinin derdi. Avni Akyol?a,Süleyman Kuyumcu?ya ağabey derdi.  Biz de kendine Necmi ağabey derdik. Gocunan olmazdı abisi diyene de ağabey diyene de. Bir sıcak Düzcelilik havası ve onun sevgisi vardı içimizde. 

 

Güzeldi ağabey olmak, ağabey demek.

 

Ayrıca Düzceli ağabeylerde çekildiler bir kenara.  Ya da Düzce dışında yaşamaktalar.  Bu Düzceliler ancak ya öldüklerinde Düzce?ye gömülmek için geliyorlar ya da geçen aylarda bir otelde yapılan Dostlar Gecesinde bir araya geliyorlar veya bir cenazede.

 

Ben şahsen Dostlar Gecesinden Düzcelilik ruhunu yaşatacak, Düzce için öngörüde bulunacak, sivil bir platform oluşmasını ümit ediyordum. Ancak, sadece güzel bir anı, bu anıyı yaşatan bir kitap ve fotoğraflar kaldı geride. Yani, sadece bir nostalji oldu, hasretlikler giderildi bir akşamlığına.

 

Düzce?de bir Dernekler Federasyonu var kağıt üzerinde. Düzce Dernekler İl Müdürlüğünde resmi kaydı var görüntüsü hiç mi hiç yok.

 

Ne bir öngörüde bulunur,  yıllardır ne bir bayram, seyran, kutlamasında var, ne bir cenazede.  Hikayeden kese kağıdı bir federasyon var, sizin anlayacağınız.

 

Halbuki Düzcelilik ruhu için bu federasyona çok iş düşüyor. Geleneksel bir geceler, günler, sivil platform oluşturmak, öngörüde bulunmak gibi görevleri var bence bu federasyonun.

 

Şu siyasi partilerin aday adaylarının hepsiyle görüşmesi, Düzce için öngörüde ve görüş bildirme, taahhüt alma gibi işler bu federasyonun asli görevi aslında. Ama arada bulasın bu gibi sivil kitle örgütlerini.

 

Düzce Kalkınma ve Tanıtma Vakfı dalmış sadece Düzce Üniversitesinin içine hepsi bu.  DÜZ-DER?de aynı.  Arada bulasın bunları.

 

Siyasi partilerde, vekillerde, belediye başkanları, il genel meclis ve belediye meclis üyeleri de aynı bir terane.   Hiç birinin derdi değil artık Düzcelilik.

 

Bir Düzceli vefat edince, ya merkez büyük cami, ya da Cedidiye veya her hangi bir camide, bir araya geliyor Düzceliler, sonra herkes yoluna, sepeti koluna bir daha ki başka bir cenazeye kadar.

 

Halbuki cami avlusuna şöyle bir bakınca, tüm etnik kökenden, yaşlısı, genci, zengini, fakiri ?Ben Düzceliyim? diyen bir çok  hemşerimiz bir arada. Vefat eden her kim olursa, etnik kökeni ne olursa olsun koşup geliyoruz da cenaze namazına sonra niye yoğuz?    

 

Bu gidişle bitkisel bir hale gelen Düzceliliğinde cenazesini kaldıracağız. Sonra arkasından hep beraber El- Fatiha? 


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Bu köşe yazısına henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...



Bu sayfa da yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan https://duzcetv.com sorumlu tutulamaz.