Pazar günü Ankara'daki final maçı... İnanın maçın her dakikası, her saniyesi tam bir heyecan fırtınası. Maçın başındaki gol, ikinci yarı yenen iki gol, Beyköy'ün 90. dakikada attığı gol, uzatmada atılan gol ve uzatmanın son iki dakikasında Arif beyin attığı firikik golü... Daha sonra peş peşe kaçan iki penaltı... Futbol adına herşey dört dörtlüktü. Bu çorbada tuzu, yağı, parası, herşeyden önemlisi alın teri olan herkese binlerce teşekkür.
Elbet insan üzülüyor. Hele bu çobada tuzu olan insanların üzüntüsü daha büyük. O insanlar üzülmeyin. İşte futbolun güzelliği bu, işte futbol bu. Onun içni de dünyada en çok seyircisi olan oyun futbol... Pazar günü o kadar insanı Ankara'ya götüren de futbol.
Maç sona erdi. Ayrılıyoruz sahadan, hemen aklıma geliyor. Biz ne hikmetse böyle final maçlarını yıllardır bir türlü kazanamıyoruz. Düzce'nin şansı diyorum kendi kendime. Hemen akabinde Ankara'da Düzcespor'un Ereğlispor'u elediği maç geliyor aklıma ve Kayseri'deki finalde zor da olsa kazandığımız Çaykur Rize maçı. Gözlerimizin dolduğu o maç. Yine Ankara'da Cebeci'de kaybettiğimiz Ankara Demir maçı ve 3. lige veda ettiğimiz maç geliyor aklıma. Hüzünleniyorum kendi kendime. Futbol böyle birşey işte, üzülmekte var sevinmekte.
Hemen akabinde maça dönüyorum. Orada gördüğüm güzellikler var. O güzel insanların arasında Mehmet Keleş'i, Sadık Dik'i, Mehmet Özçelik'i, Osman Kılıç ile birlikte İsmail Bayram'ın seyirciyi teskin etmeye çalıştığını görüyorum. Nusreti'i Orhan'ı, Adnan'ı, Kaynaşlıspor Başkanı Hüseyin Aydın'ı görüyorum. Sakaryaspor Başkanlığını yapan Selahattin Aydın'ı görüyorum. Saha içerisinde üzerlerine giydikleri gömlekleriyle dolaşan gazeteci kardeşlerimi görüyorum. Seviniyorum o güzel insanları gördüğüme.
Tekrar tekrar kutluyorum bu güzel bahar gününde bizlere bu güzellikleri yaşatan insanları.



