Selam olsun sana Düzcespor (3)

 Bundan böyle yine Düzcespor'un nasıl yaşayacağını, nasıl ayağa kalkacağını konuşacağız tabi ki. 45 yıl nasıl yaşadı bu koca çınar. Bu kulübün yaşamı boyunca binlerce insan bu çınara karınca kaderince su döktü. Bu çınarın 5 kuruş geliri olmadı. Bir dönemler orman işletmelerinden alınan paralar, bir dönem tombaladan gelen paralar ve de bu kulübün yöneticiliğini yapan insanların cebinden çıkan paralarla yaşamını sürdürdü bu kulüp. Ta ki 1999 depremine kadar. 

Bu satırların yazarı ben İhsan Çetin...
O deprem günü bu kulübün 2. başkanı olarak hizmet etmeye çalışıyordum. Başkanımız da Bayram Ali Kubilay kardeşimizdi. Daha yönetimi yeni almıştık. Kuşadası'nda 2. lige merhaba diyen bir şampiyon kadromuz vardı. O kadroda bazı revizyonlar yaparak lige merhaba demiştik. Rakip Zeytinburnuspor'du. Maçın başında kulübümüzün şampiyonluk kupasını yılların eskitemediği Suat Mamat'tan almıştık. Devre 0-0 sona ermişti. Kendisi bizden izin istedi. Onu yolcu etmek için stadın dışındayız. İkinci yarı başlamıştı. Staddan gelen bir ses var. O ses hala kulaklarımdadır. Misafirimiz gitmiştir. Stada dönüyoruz. İşte o ses, hala kulaklarımda olan ses, yediğimiz gol, o güzel Düzcespor taraftarının acı sesi ve 1-0 mağlubiyetimizle sona eren o maç. 
Ve 24 saat sonra Düzce'de yaşayan binlerce insanın ve Düzcespor'un kaderini değiştiren 17 Ağustos 03.02'deki koca deprem. Üstüne üstlük 12 Kasım depremi. 
Evet her gün birbirimize selam verdiğimiz insanlar, Düzcespor'un yediği o golde sesi çıkmayan o güzel insanlar, hepimiz bir kinara savrulmuşuz. Herkes kendi derdinde, yatak, çadır, konteynır peşinde. Çok sevdiği insanlarını analarını, babalarını, kız kardeşlerini, komşularını defnetme derdinde. Evim yıkılmış, bahçemde ev yapabilme peşindeyim. Düzcespor'u düşünecek zamanım yok. Ama ben o takımın, o koca çınarın idarecisiyim. Düşüneceksin Düzcespor'u. Bugünlerde birbirimize selam vermediğimiz Bayram kardeşimle düştük yine Düzcespor'un önüne. Yaşatmalıyız bu kulübü. Yaşamalıdır bu koca çınar. Ve de bu koca depremlerden sonra bu kulübü ayakta tutmayı, o güzel kırmızı lacivertli bayrağı göklere çıkarmayı başarmıştık. 
1967 yılında kurulan bu kulüp, 1999 depremine kadar orman işletme, tombala ve yöneticilerin kendi ceplerinden verdikleri paralar ile yaşatılabilmişti. Ama o iki deprem, Düzce'nin vilayet olması, bu ikilem arasında kaybolan Düzcelilik ruhu, Düzce'nin çok şeyini alıp götürdüğü gibi Düzcespor'un da çok şeyini alıp götürdü. Ve Cumartesi günkü Akçakocaspor maçı...
Umursamazlık, ademsendecilik, Beyköy kim, Akçakoca kim derken düştüğümüz çukur. Bu kulübün başkanı İsmail Bayram mı düşürdü bizi bu kuyuya? Ha onunda günahı var. İki yıldır bu kulübün başkanıdır. Sevabıyla günahıyla bu kulüp geçen yıl dünyada ender görülen bir şekilde ayağına gelen şampiyonluğu itmiş, bu sezon da tam tersine dünyada bile ender görülen bir şekilde küme düşmüştür. 
Kendisinin ne kadar suçu varsa, yanındaki idarecilerin bir o kadar suçu vardır. 
Bundan sonrası için ne yapmalıyız? Bu sorunun cevabını yalnız ben değil Düzce'de spor ile ilgilenen herkesin bir araya gelerek vermesi lazımdır.(düzce damla)


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Bu köşe yazısına henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...



Bu sayfa da yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan https://duzcetv.com sorumlu tutulamaz.