ENFLASYONUN FATURASINI KİM ÖDÜYOR?

ENFLASYONUN FATURASINI KİM ÖDÜYOR?

Dr.Fevzi Er/SMMM/AKADEMİSYEN

Türkiye’nin uzun bir süredir yüksek enflasyon sorunu var. Yüksek enflasyon faizlerin de yüksek olmasına yol açıyor. Enflasyon sorunu döneme bağlı olarak farklı nedenlerden dolayı çözümsüz biçimde ekonomiyi tahrip ediyor. Enflasyonun temel nedeni TL’nin sürekli değer kaybetmesidir. Türkiye’nin üretimde kullandığı girdilerin (hammaddeler, ara malları ve makine teçhizat gibi sermaye malları) önemli bölümü ithal etmesidir. Bu nedenle TL’nin yabancı paralara karşı değer kaybı bu girdilerin pahalanmasına ve dolayısıyla da üretim maliyetlerinin yükselmesine yol açıyor. Üretim maliyetleri yükselince de ister istemez bu artışlar fiyatlara yansıyor ve enflasyona neden oluyor. TL’nin değer kaybı süreklilik gösterdikçe enflasyon da süreklilik kazanıyor. Bu yönde enflasyon ile faiz arasında doğrusal bir ilişki vardır. Enflasyon yükseldikçe faiz de yükselir. Fiyat istikrarı olmadan enflasyon düşmez, faiz de düşmez. Ekonomi tahribatı artarak devam eder ve bunun bedelini halk öder.

2023 seçim öncesinde döviz kurlarını baskılamak için devreye sokulan kur korumalı mevduat sistemi 124,7 milyar dolarlık seçim harcamasıyla 2023 Ağustos sonu itibariyle kamuya 800 milyar TL.’lik fatura yüklemiştir. Bu yönde 2021 Aralık ayında uygulamaya giren ve seçim öncesinde hızlı büyüyen kur korumalı mevduattan çıkmak için TCMB’nın açıklaması olsa da yüksek cari açık, yüksek enflasyon ve düşük faiz sarmalı bu sistemden kısa sürede çıkış kolay olmayacaktır. 2023’ün ilk yedi ayında bütçe giderleri, geçen yılın aynı dönemine göre 96,2 oranında arttı. Bütçe geliri ise %63,6 arttı. 2023 yılı yedi aylık vergi gelirleri geçen yılın ikinci çeyreğine göre %70 arttı. Ancak Temmuz ayı sonunda bütçe iyileştirilmesine fazla katkı sağlayamadı. Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre 7 aylık sürede yapılan(faiz, personel, mal ve hizmet alımları, SGK prim giderleri ve diğer giderler) karşılığı olmayan giderler olup milli gelirin artmasına katkısı olmayan harcamalardır. Bu yönde kamu giderlerinin karşılanması vergi gelirlerinin arttırılmasına ihtiyaç duyan iktidar sürekli zam yapmak zorunda kalıyor. Bu yönde enflasyon sebebiyle artan fiyatlar zamlara neden oluyor. TCMB fiyat istikrarı için mücadele etse de artan vergiler ve zamların yarattığı tahribatlar nedeniyle yetersiz kalıyor.

Günümüzde Türkiye ekonomisinin açık vermeden büyüyememe sorunu olduğu bir süreç yaşıyoruz. 

İktidar gelirinden fazla harcama yapıp bütçe açığı vererek büyümeyi tercih ettiği için sürekli borçlanıyor. Bu yönde hem cari açık hem de bütçe açığı vererek iki açık ile birlikte büyüme Türkiye ekonomisinin krizini derinleştiriyor. 2002 yılında Türkiye’nin cari açığı %5 ve bütçe açığı %3,4 idi. İki açık arasında oran farklı olduğu için açığın ikisi de sorunsuz biçimde yönetilebiliyordu. Bugün her iki açık da yüksek olması sorunu büyütüyor.

Bu sorunu çözmenin yolu TL’nin değer kaybını önlemektir. Türkiye bunu 2003-2010 döneminde başardı, bankacılık reformu, kamu mali disiplininin sağlanması ve AB ile ilişkilerin normale dönmesi çerçevesinde sağlanan güven yaratıcı tedbirler riskleri düşürdü ve kredi notu yükseldi. Güven ortamı sayesinde ekonomi toparlanmaya başladı. Enflasyon düştü ve faizler de düştü. TL.’nin değer kaybı durdu. Yaratılan güven ortamında doğrudan yabancı sermaye yatırımları gelmeye başlayarak üretim ve ihracat arttı. Fakat 2013 yılından itibaren Türkiye ekonomisi yapılan iyileştirmelerden uzaklaşarak iktisat dış kurallarla yönetim sürecine girdi. Faiz sebep, enflasyon sonuçtur diyerek sonuçtan başa dönüşüm süreci başladı. Bu sürecin başında kısa vadede iyi sonuçlar sağlandı, ancak bunun sürdürülebilir olmadığını göremeyen iktidar aynı hatalarla risk yaratan kararlarda ısrarcı olmaya devam etti.

TCMB Para Piyasası Kurulu (PPK) Ağustos 2023 kararında politika faizini %25’yükselmesi ekonomide doğru politikalara dönülmesi açısından yeterli olmasa da doğru adımdır. Bu yönde gerçek enflasyonun üzerinde oluşacak faiz oranı ekonominin tahribatını önlemek için umut oldu ve Eylül ayında açıklanacak faiz oranı önemli hale geldi. Halk olarak çok zaman kaybettik, bedel ödedik fakirleştik. Faiz artışı enflasyon yönlü olsaydı dolar kura daha düşük seviyede olurdu. Yanlış politikalar nedeniyle fakirleşen milyonlarca insan, zenginleşen ise bir avuç insan(!).


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Bu köşe yazısına henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...



Bu sayfa da yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan https://duzcetv.com sorumlu tutulamaz.