EKONOMİDE OYALAMA POLİTİKALARI

Para arzı ve faiz oranı, işgücü piyasası, vergi uygulamaları devlet bütçeleri ve ekonomik müdahalelerinin diğer birçok alanını belirleyici unsurları kapsayan politikalar ülkenin ekonomi politikasını oluşturur. Bu yönde ekonomi politikalarının hedefleri, politika araçlarının belirlenmesi ve etkin uygulanması ile gerçekleştirilebilir. Maliye politikası, para politikası ve yapısal ekonomik reformlar araçların belirlenmesinde etkin rol oynar. Bu yönde mal ve hizmetlerin nerede, kimin üreteceği, arz-talep dengesi ve kimlerin tüketeceği gibi unsurları dikkate alarak gelir dağılımı, büyüme ve refah artışı, faiz, borçlanma, kur, borsa ve tasarrufların değerlendirilmesi gibi sorunların ekonominin çözmesi gereken sorunlar olarak karşımıza çıkar. Günümüzde gelişmiş ülkelerin birçoğunda etkin piyasa sistemi uygulanmaktadır. Bu sistemde devlet müdahalesi yoktur.  Ancak belirli denetim ve gözetim altında işleyen bir sistem vardır. Gereksiz devlet müdahalesi piyasanın verimli çalışmasını engeller, denetimin eksikliği ise piyasayı yozlaştırır.

Bu açıklamalar çerçevesinde ülkemizin ekonomisini değerlendirdiğimizde sorunu başkanlık sistemi içinde çözmeye çalışan kumanda ekonomik sistemin uygulandığını görüyoruz. Son yıllarda kurlar üzerinde baskılama ve sonrasında faiz üzerinde yoğunlaşan baskı fiyatlara, ücretlere ve kiralara kayarak sermaye hareketlerinin kısıtlamasına yönelik düzenlemeler belirgin hale geldi.

Piyasa sistemi sürekli bozuldu ve kredi borçları artarak ekonomi kredi sarmalına girdi. Uygulanan ekonomik sisteminin temelinde halkı borçlandırmak olduğu için barınma ve gıda gibi temel ihtiyaçların karşılanması de krize dönüşmüştür. İktidarın ekonomik krizden çıkış için herhangi bir çalışması ve planı da bulunmuyor. İktidarın ilk yıllarında dünyada bol paranın olduğu ve güvenli liman aradığı sıcak parayı çekip inşaat sektörüne ağırlık verildi ve rant oluşturuldu. Sonrasında üretimden kopan ekonomi,  kur faiz ve borsa üçgeninde iç piyasada bollaşan paralarla oyalama politikalarının içine sokularak yüksek enflasyon büyümenin yapısını bozmuştur. Büyüme ihracat ve yatırımla değil,  tüketime dayalı bir politikaya ile devam ettirildi. Reel yatırım olmadan tüketime dayalı bir büyüme modelinin sürdürülebilir olmadığını yaşayarak gördük.

İktidar 20 yıldır sürekli para arzı yaratarak halkı borçlandırmıştır. Başkanlık sistemi sonrası borçlar sürekli artarak hanelerin, 2017 sonunda 513 milyar lira olan borçları 2023 Eylülünde 2 trilyon 945 milyar liraya çıktı. Tüketici kredilerinin milli gelire oranı, 2002 yılında %2 iken 2023’ün üçüncü çeyreğinde %14 civarına çıkmıştır. Borçlanarak dışa bağımlılık artmış ve enflasyon  % 74 seviyesine gelmiştir.  Hazine ve maliye bakanı sıcak para bulmak için çare arıyor ve rasyonel çözüm diye zaman kaybediyoruz.

Ekonomide gelir dağılımının adaletli, sosyal güvenlik ve sosyal refah programlarının kapsayıcı olduğu etkin piyasa ekonomisini oluşturmak zorundayız. Bu yönde sağlam kurumsal yapı ve güven veren bir hukuk sistemine ihtiyacımız var. Bu ihtiyaca yönelik Türk lirasını güçlendiren makro ekonomik istikrarı sağlayacak para ve maliye politikalarını işletmeliyiz.

Cumhuriyeti’mizin ikinci yüzyılında tüm eşitsizlikleri giderip her alanda güven ve uzlaşı temelinde ulusal stratejimizi oluşturacak politikaların gerçekleşmesi ile ekonomik refaha ulaşmak her vatandaşımızın hakkı olduğunu düşünüyorum.

Dr. Fevzi Er/Akademisyen


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Bu köşe yazısına henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...



Bu sayfa da yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan https://duzcetv.com sorumlu tutulamaz.