Siyaset ve ahlakın, günlük yaşamamızda önemli hale gelerek yaşamın merkezinde olduğunu görüyoruz. Bu yönde ahlakın hayatın sürdürülebilir olmasında rolü büyütür. Bu nedenle ahlak siyaseti doğrudan etkiliyor. Ahlak ile siyaset ilişkisinde zor süreçler olsa da siyaset yapanların, uymak zorunda oldukları ahlak kuralarının olduğu kabul etmek gerekir. Türkiye siyasetinde ahlak seviyesinin düşük olduğu için siyaset topluma doğru yön veremiyor ve toplumu boşluğa sürüklüyor. Örneğin, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde edilen yemine uyulmuyor. Ahlak ilke ve esaslarının yok sayıldığı siyaset kalıcı olmadığı için halkın güvenine umut olamıyor. Siyasetin ahlaka bağlı olmasının en önemli göstergesi iktidarın başarılı olmasıdır. Çünkü siyaset doğru yönetme ve edilen yemine uyarak demokrasiye uyma işidir. Bu yönde adalet, hak, hukuk ve adil olma gibi unsurlar ahlakın içinde barındırdığı değerlerdir.
Ahlak ile siyaset arasında doğrudan ilişki vardır. Bu ilişkiye göre, devlet ahlakı şekillenir. Toplum halinde yaşayan insanların ahlakı birbirini etkiler devlet ahlakına yön verir. Bu nedenle toplum ahlakı önemlidir. Ahlak, sosyalleşmenin öncüsü olarak kabul edildiği toplumlar değişime daha kolay uyum sağlayarak sosyal ve ekonomik gelişmeyi daha hızlı yakalar.
Ülkemizin siyasetinde özellikle son yıllarda ahlaki yozlaşma artmıştır. Ancak siyasetçi ve siyasetin belli bir siyaset ahlakının temelinde buluşma potansiyeline sahibiz. Bu yönde adalet, dürüst, ortak akıl ve eşitlikçi yönetim siyasetin belirleyici unsurları olmalıdır. Halka ve rakiplere karşı baskı ve zulmü meşrulaştırıcı uygulamalara girişmek, haklıyı haksızı ayırmamak siyaset ahlakını sorgular duruma sokar.
Siyaset, toplumsal hayatı için önemli yapıdır. Siyasetin içine etnik, kimlik ve dini yaşam gibi değerler girmesi karşılığı olmayan bir yaklaşımdır. Bugün Türkiye’de siyasetin yanlış yapıldığı, otoriter sistem üzerine kurulu ve siyasetin tamamen kirlendiği bir yerdeyiz. Siyaset anlayışımızda siyaset ahlakından çok siyasetçinin ahlakı gündeme geldiğini görüyoruz. Siyasette ahlaka aykırı yaklaşım ve davranışların olması toplumun genel ahlaki durumdan farklı değerlendirilmediği için siyasetçinin ahlakı sorgulandığı zaman siyaset ahlakı sorgulanmış olmuyor. Bu nedenle siyaset toplumun bir aynasıdır diyebiliriz. Sonuçta toplumsal hayatın içeriğinde ahlaki değerleri ilkesiz ise siyasetin iyi şeyleri üretmesini bekleyemeyiz. Siyasetin normalleşmesi için siyaseti ahlaki açıdan denetleyecek ahlaki ilkelerin olması zorunludur. Bu yönde siyasi ‘’AHLAK’’ kanununun çıkarılması kaçınılmaz hale geldiğini millet olarak farkında olmalıyız.