Yerel basında yayınlanan haberlerde gördüm ki, Düzce'de bürokratlar açık halk günü yapmaya başlamış.
Düşündüm...
Demek ki, Düzce'de siyasete, siyasetçiye gerek kalmamış.
Ya da Düzce'de siyaset yapmasını bilen siyasetçi kalmamış.
Öyle ya, vatandaş dertlerini, sıkıntılarını direk bürokrata anlatıyor.
Ne güzel...
Ama çok merak ettiğim şeyler var.
Çünkü vatandaş talebinin yapılmasını ister.
Derdi, yapılmayan işidir.
İşi yapmayan da, ya bürokrattır ya da, emrindeki memurlardan biridir.
Veya mevzuat müsait değildir.
Bu durumda iki şey yapabilirsiniz.
Ya görevini yapmayan ya da yaptıramayan bürokratı görevden alırsınız.
Diyelim ki o tavrı gösterdiniz...
Kapalı kapılar arkasında, karşınıza etkili, yetkili siyasetçiler çıkarsa ne yapacaksınız?
Çünkü böyle bir cesareti, etkili, yetkili siyasetçi dayısı olan memurlar gösteriyor.
Vatandaşın talebi mevzuata takılınca da çözüm için siyasetçilere talimat yazısı mı yazacaksınız?
Öyle ya, kanunları parlamentoda siyasetçiler çıkarıyor.
Gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Ömrünü aktif siyasetin içinde geçirmiş biri olarak şaşkınım.
Çünkü benim bildiğim inandığım, bilimin ortaya koyduğu, her demokratik ülkenin uyguladığı yönetim sistemi böyle değil.
Millet vergi verir, bürokratlar hizmet eder, siyasetçiler denetler.
Çünkü hesabı millete siyasetçiler verir.
“Düzce'de millete hesap veren siyasetçi görmüyoruz!” derseniz onu bilemem.
Elbette ki halkın derdiyle dertlenmeyen, Düzce'de çözemediği sorunları bakanlıklara, olmadı partisinin genel merkezine, yetmedi meclise getirebilen siyasetçiler yoksa, bürokratların halk günü yapmalarına söylenecek söz olmaz.
Anlaşılan o ki, birileri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni yanlış anlamış.
Ya da ben yanlış anladım.
Pardon...
Bildiğim bir şey daha var.
"Siyaset boşluk kaldırmaz!"
Makamdan güç alan siyasetçiler ile hiç bir parti, milletten destek alamaz.
Siyasetçiler görevlerini yapamıyorsa, birileri yapar.
Kalın sağlıcakla...