Bürokrasinin Dişlileri

Geçen haftaki yazımdan sonra değerli bir dostum: “Bu konu önemli, detayları da tartışmak lazım.” dedi.

Biz de tartışalım...

Malum, konunun iki ayağı var.

Birincisi bürokrat ve bürokrasi...

İkincisi siyaset ve siyasetçi.

Bürokrasi, "Bürolardaki masaların egemenliği" demektir. 

Yani "En az bir oda içinde masası olan, karar veren makama" bürokrasi, "O makamdaki koltuğa  oturan devlet memuruna" bürokrat deniyor.

1995 yılında, Rahmetli Erbakan, "Refah Partisi {gardiyan devlet} anlayışı yerine, {garson devlet} anlayışını uygulayacaktır." sloganı ile genel seçimlere girmiş, milletten % 21,38 oy ile destek alarak, DYP lideri Sayın Tansu Çiller ile 54. hükümeti kurarak Başbakan olmuştur.

Bugünlerin temelini oluşturan, "Devlet halka hizmet etmek için vardır." düsturu ile, "Devlet kapısı şefkat kapısı!" anlayışını önce belediyelerde başlatmış, milletin devleti ile kaynaşmasının önünü açmıştır.

Ama ne yazık ki, o gün bugün, bürokratik uygulamalardan bir türlü kurtulamadık.

Öncelikle, görevini hakkıyla yerine getiren, işinin ehli, istişareye önem veren bürokratları tenzih ediyorum.

Onları, milletin gönlüne bakarak tespit edebilirsiniz.

Mesela Türk Silahlı Kuvvetleri. 

Canları pahasına milletin güvenliğini sağlamak, görevlerini yerine getirmek için gereğini yaparak, milletin gönlünde taht kuruyorlar.

Barış Pınarları Harekatı'da Rabbim yâr ve yardımcıları olsun.

Bizim derdimiz ise, "işleri zamana yaymak",  "kuralcılık", "kırtasiyecilik",  "sorumluluktan kaçma", "verimsiz­lik", "yetki devretmekte güvensizlik" "eskilerde rüşvet, şimdilerde hediye" gibi hastalıkları sürdüren bürokrasi.

Bürokrasi, vatandaşların beşeri ihtiyaçlarını önemsemeyen, “kararları üstlerine, sorumluluğu siyasetçilere havale eder” duruma geldi.

Oturduğu koltuğunda, sabahtan akşama devlet bütçesinden alacağı payının hesabını yaparak, bilmem ne tazminatı, olmayan yolluk, karşılığı olmayan ek ücret, yetmedi daha yüksek maaşı olan üst makamların peşinde. 

Emrindeki memurlar da amirine baka baka kararıyor.

Sonuçta millet, gardiyan anlayışı ile "Ben ne dersem o!" "Canım ne zaman isterse o zaman yaparım, git istediğin yere şikayet et!" davranışında bir bürokrat, ya da emrindeki memurlar ile karşılaşıyor.

Ahbap çavuş ilişkisi ile, liyakat çiğnenerek, sorgulamadan itaat edecek insanlar yönetime getirilince, bu sonuç kaçınılmaz oluyor.

Çünkü birinci sınıf insanlar, birinci sınıf insanlarla çalışırken,  ikinci sınıf insanlar, üçüncü sınıf insanlarla çalışmayı tercih ediyor.

Böyle olunca da, şekilcilik ile verimsizliğe neden olan bürokratlar, makamın gücüne sarılarak, günlerini üstlerine mazeret senoryoları üretmekle geçiriyorlar.

Hele bir de yetkili makamlarda siyasi dostu varsa, değmeyin keyfine!

Haftaya siyaset ve siyasetçi tarafını tartışmak umuduyla,

Sağlıcakla kalın...


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Bu köşe yazısına henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...



Bu sayfa da yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan https://duzcetv.com sorumlu tutulamaz.