"Anzaklı Ömer?in Hikayesi" ve Türk Bayrağı?nın Esrarı! (2)

-Talihin cilvesine bakın ki o zaman ölmek üzere iken yaralarımı iyileştirerek, sıhhate kavuşmama çaba sarfeden Türkler idi. Şimdi de Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarfeden bir Türk! Ne garip değil mi? Avustralya?dan Amerika'ya gelirken bir Türk?le karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Size minnettarım. Siz Türkler gerçekten çok merhametli insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar... Buna bütün kalbimle inanıyorum.

Peşinden nemli gözlerle "Bana adınızı söyler misiniz?? dedi.

-"Ömer" cevabını verdim. Gayet merakla tekrar sordu:

-Peki niçin Ömer ismini vermişler sana?

-Babam, müslümanların ikinci halifesi isminden ilham alarak bana Ömer adını vermiş.

 -Yahu senin adın müslüman adı mı?

-Ben, "Evet, Müslüman adı" deyince yüzüme baktı, baktı ve birden doğrulmak istedi. Ben mani olmak istedim. Israr etti. Ama niye ısrar ediyordu? İhtiyarın ısrarına dayanamayıp yatakta oturmasına yardım ettim. Gözleri dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki:

-Senin adın güzelmiş. Benim adım şimdiye kadar Mr. Josef Miller idi. Şimdiden sonra"Anzak?lı Ömer" olsun.

-Olsun

 -Peki doktor, beni müslüman yapar mısın? Müslüman olmak zor mu?

-Şaşırdım. Nasıl da birdenbire Müslüman olmaya karar vermişti. Meğer o yaşa gelinceye kadar içten içe hep düşünüyormuş da kimseyle konuşamadığı, soramadığı için konuşamıyormuş?

-Tabii dedim müslüman olmak çok kolay. Sonra kendisine imanın ve İslamın şartlarını anlattım. Kabul etti. Hem kelime-i şahadet getiriyor, hem de çocuklar gibi ağlıyordu. Yaşlılık bir yandan, hastalık bir yandan, bir de yıllardan beri içinde kavuşmak isteyip de bilemediği için, kavuşamadığı İslamiyet'e olan hasretin sona ermesi bir yandan, bu yaşlı gönlü duygulanmıştı. Mırıldandı:

-Siz müslümanlar tespih çekersiniz, bana da bir tespih bulsan da ben de yattığım yerden tespih çekerek Allah'ımı ansam olur mu?
-Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Hakk'ı zikretmeyi ihmal etmiyormuş. Neyse uzatmayayım hemen bir tespih bulup kendisine getirdim. Hasta yatağında tespih çekiyor, biz de gerektiğinde tedavisiyle ilgileniyorduk. Fakat benim için o daha bir başkalaşmıştı. Müslüman olmuştu çünkü.

 -Bir gün yanına gittiğimde samimi bir şekilde bana rica etti.

-Beni yalnız bırakma olur mu?

-Ne gibi Ömer amca?

-Ara sıra gel de bana İslamiyeti anlat! Sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. O sözleri duydukça kalbim ferahlıyor.

O günden sonra her gün yanına gittim. Bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım. Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum, hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum. "Doktor Ömer! Lütfen 217 numaralı odaya gelin!"Dedim ki içinden "Bizim Ömer amca galiba yolcu?" hemen yukarı çıktım. Odasına vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi:

Sağ elinde tespih, açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayrağı, göğsünde imanı ile, koskoca ?Anzaklı Ömer? son anlarını yaşıyordu. Hemen başucuna oturdum. Kendisine kelime-i şehadet söylettirdim. O şekilde kucağımda ruhunu teslim etti!

Bir Çanakkale gazisi görmüştüm. Yıllar sonra da olsa Müslüman Türk milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmuştu.

 "Ne yalan söyleyeyim ağladım." Hoşça kalın.


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Bu köşe yazısına henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...



Bu sayfa da yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan https://duzcetv.com sorumlu tutulamaz.