Dünyayı titreten “Virüs!”

Son günlerde en çok duyduğumuz kelime “Korona virüs”tür. Virüs, bulaşıcı hastalıkları yapan mikrop demektir. Gözle ve hatta ışık mikroskobu ile görülemeyecek kadar küçük yapıda, çoğalabilmek için mutlaka canlı bir yapıya ihtiyaç duyan bir organizmadır. 

Bakara Suresi 26. Ayet Meali; “Şüphe yok ki, Allah herhangi bir şeyi, bir sivrisineği, hatta onun da ötesindekini misal vermekten utanıp çekinmez. Bunun karşısında iman edenler, onun Allah’tan gelen gerçek olduğunu bilirler, inkâr edenler ise ‘Allah misal olarak bununla neyi kastediyor?’ derler. Allah birçok kimseyi onunla saptırır, birçok kimseyi de onunla doğru yola iletir; onunla başkalarını değil, ancak emrine karşı gelenleri saptırır.” (Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı)

***

Aynı ayetin tefsiri: “Burada üstün bir hikmet vardır. Yüce Allah, hacimlerinin küçüklüğünden ve basit yapılışlı oluşlarından dolayı küçük yaratıkları hafife almamamız gerektiğini haber veriyor. Bilakis yaratık ne kadar küçük ise o kadar daha etkindir. Yaratığın vücut büyüklüğü, her zaman kuvvete delil değildir. Bu nazariyeden hareket ederek yaradılışın başlangıcına dönecek olursak, misal olarak görürüz ki, ilk asırlarda yeryüzünde yaşayan dinazor gibi büyük cüsseli hayvanlar helak olmuş, yer yüzüne hakim olan buzul çağında, hayat kavgasında yenik düşmüşlerdir. Yeryüzünü titreten bu korkunç hayvanlar tabiat şartlarına karşı koyamamışlardır. Oysa pire ve karınca çağları aşmış ve günümüze kadar varlıklarını devam ettirebilmişlerdir. 

Bilginler bu gerçeği yorumlayıp diyorlar ki: Bu büyük cüsseli hayvanların küçük beyinleri vardır, çevre şartlarına karşı kendilerini koruma yollarını bulamadılar. Bu nedenle de helak oldular, ilmin yorumu bu. Oysa imanın yorumu şöyledir: Yüce Allah, hayatta kalabilmenin güce bağlı olmadığını, KUDRET unsuruna bağlı olduğunu, yeryüzüne hakim olacağı sanılan büyük güçleri, Allah’ın KUDRETİ gelip helak edeceğini bize haber vermektedir. O büyük cüsseli hayvanlar helak oldukları halde gözle görülmeyen küçük canlılar hayatlarını devam ettirebilmişlerdir. Mesela; gayet küçük olduklarından dolayı kimsenin göremediği virüs, filden, aslandan ve insan aklından daha güçlüdür! 

Güçleri ne olursa olsun bütün bunlar onun gücü karşısında aciz kalıyor. Hacminin küçüklüğüne rağmen milyonlarca yıldır yaşamakta, hayatını devam ettirebilmektedir. Bu virüsler, insanlara meydan okuyup gururlanan bir milletin hayatına son verebilir. Yüce Allah bunları bir veba gibi bir millete musallat ediyor ve o milleti bütün fertleriyle helak ediyor. Burada KUDRETİN mutlaklığı, görünmeyecek kadar o küçük hacimli yaratıklara öyle bir güç veriyor ki, yeryüzünün en güçlülerini helak ediyor. O güçlüler, onlara hiçbir şey yapamıyor. Bu gibi olaylar gösteriyor ki güç ve kuvvetin Allah’ın elinde olduğunu bilelim ve kendi zahiri gücümüze güvenip gururlanmayalım. Yüce Allah’ın en küçük yaratıkları bir saat içerisinde hayatımıza son verebiliyor. Böylece gururumuz son buluyor, imanımız güçleniyor ve Allah’ın desteği olmadan hiçbir şeyin olamayacağını anlıyoruz.

Kaldı ki yüce Allah, üstün bir hikmetten dolayı bütün bunları bize bildirmiş, KUDRETİN mutlaklığını ilim ve amel olarak, söz ve fiil olarak ispat edecek şeyleri bize haber vermiştir. Ta ki hayatta iman kervanı, Allah’ın kuvvetine huzur duyan ve olayların sarsmadığı kalplerde yoluna devam etsin. 

KUDRETİN mutlaklığı konusundaki üstün hikmetle ilgili ilk nokta: Sebeplerin aciz kaldığı yerde Allah’ın var olduğuna inanmaktır. Bu imandır ki, sebepler ne kadar aksini söylerse söylesin inanan kişinin, Allah’ın kendisini terk etmeyeceği konusunda mutmain olmasını sağlamaktadır. Toplumlarına imanın etkin olmadığı materyalist devletler, maddi ilerlemişliklerine rağmen, hatta güvenlik teşkilatları mükemmel çalışıyor olsa da, bu devletlerde yaşayan fertler korku, bunalım ve stres içerisindedirler. Niçin? Çünkü materyalist insan, sebepleri ortaya koyana değil, sebeplere tapar. Allah’ın KUDRETİNE değil, insanın kudretine inanır. Görevine son verildiği takdirde, ‘Allah bir rızık kapısını kapattı ama bana başka kapılar açacaktır, bu, bir musibettir, Allah beni imtihan ediyor, her zorlukta bir kolaylık vardır, kendisine iman ettiğim, beni asla terk etmeyecektir’ demez. Ancak iman mantığı insana bunu söyletir. Ama materyalizmin mantığı, ona geleceği karanlık gösterir. Kişi, dünyanın tüm kapılarının yüzüne kapandığını hisseder, rızık için hiçbir kapının açılmayacağını zanneder. Onun açısından artık her şey bitmiştir. Allah’ın rahmetinden ümidini kestiği için çoğu zaman intihara sığınır ya da aklını yitirir. Niçin? Çünkü kendisini görevden alan kimsenin tüm sebepleri elinde tuttuğuna inanır. Ona göre Allah’ın elinde hiçbir şey yoktur. 

Materyalist biri, iyileşme ümidi bulunmayan bir hastalığa yakalanacak olursa, geleceğe dair tüm ümitlerini yitirir. ‘Sebepler aciz kaldıysa, Allah’ın rahmeti benimledir, sağlığıma kavuşmam için bana bir yol bulur, sebepler aciz kalsa da yüce Allah kadirdir, bana şifa verebilir’ diyemez. Sebeplere taptığı için onları ilah edinmiştir. Sebepler aciz kaldıysa ilahı onu terk etmiş demektir. Geleceği sadece karanlıktır.”  

***

Gözle dahi göremediğimiz bir virüs dünyayı ne hale getirdi hep beraber gördük. Burada herkese ders var! “Yüce Allah, hayatta kalabilmenin güce bağlı olmadığını, KUDRET unsuruna bağlı olduğunu, yeryüzüne hakim olacağı sanılan büyük güçleri, Allah’ın KUDRETİ gelip helak edeceğini bize haber vermektedir.” 

Bütün sebeplerin tükendiyse ümitsizlenme, her şeyin bittiğini sanma. Bilakis ellerini kaldır ve “Ya Rab! de” o anda semanın kapıları açılır ve isteğini karşılamak üzere KUDRET müdahele eder. Yapacağımız tek şey: Çok çalışmak! Başarı yalnızca Allah’ın takdiriyle mümkündür. Allah yar ve yardımcımız olsun. Hoşçakalın. 

Kaynak: Kur’an Mucizesi-Muhammed Mütevelli Şa’ravi-Bakara Suresi 26. Ayet tefsiri.


SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!

Bu köşe yazısına henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...



Bu sayfa da yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan https://duzcetv.com sorumlu tutulamaz.