OP. DR. FAHRETTİN YILMAZ
Çocuklar gerek yenidoğan gerek bebeklik ve gerekse çocukluk yıllarında şikayetlerini tam olarak anlayamazlar. Anlayabilseler bile bu durumun anormal olup olmadığı hususunda bilgiye sahip olmadıklarından dolayı söylemek veya şikayet etme gereği duymayabilirler. Her türlü ihtiyaçlarında ana babaya bağımlı oldukları gibi göz hastalıklarının tespit ve tedavisinde de ailesine muhtaç durumdadırlar. Bu nedenle anne babanın sağlıklı olan veya sağlıklı zannedilen çocuklarını rutin kontrollere götürmesi gereklidir.
Çocuklar doğumdan sonra, bir yaşında, üç yaşında ve okula başlamadan önce olmak üzere en az dört kez göz kontrolünden geçirilmelidir. Çocukluk çağında görülen göz hastalıklarının bazılarına kısaca bahsetmek istiyorum.
GÖRME BOZUKLUĞU: İçlerinde en sık görüleni görme bozukluğudur. En temel duyularımızdan olan görme, çocuğun dünyaya gelmesinden üç yada dört ay sonra gelişmeye başlar. Normal doğum süresini tamamlayarak doğan bebekler, doğumdan hemen sonraki ilk haftalar içerisinde annelerinin yüz ifadelerini görebilirler.
Erken doğan bebeklerin görme gelişimi biraz daha geç olmaktadır. Bu nedenle erken doğan prematür bebeklerin retina tabakası, gelişiminin takibi açısından,yakından izlenmelidir.
Görme işlevinin iyi olup olmadığı, bebeğin etrafında olup bitenleri ve hareketli cisimleri gözleriyle takip etmesi ile anlaşılabilir. Zamanla bebeklerin görme refleksleri gelişir ve görme yetenekleri yavaş yavaş artar. Üç yaşına gelmiş bebekler büyük bir görme yüzdesine sahiptir. Üç-altı yaşlar arasındaki çocukların görme bozuklukları, görme şikayetlerini tam olarak ifade edemedikleri için, zamanında farkedilmeyebilir. Bu nedenle çocukların görme bozukluğu şikayeti beklenmeden, doktora götürülüp, kotrol edilmesi çok önemlidir. Kısaca sağlıklı her çocuk şikayetleri ortaya çıkmadan kontrole götürülmelidir.
Yapılan bir üniversite çalışmasında, yaş ortalaması 9 olan öğrencilerin yüzde 61'inde görme kusuru tespit edilmiştir. Öğrencilerin yüzde 20'si yakına bakarken gözlerini kısma ihtiyacı hissetmektedir. %15'i uzağı görmede güçlük çekmekte, yüzde 20'si göz yorgunluğu yaşadığını ifade etmektedir. Bu rahatsızlığa sahip çocukların yüzde 7'si gözlük takmaktadır. Ayrıca yüzde 4,5'inde şaşılık saptanmıştır.
Çocukların bazı baş ve göz hareketleri ile gözlerinin duruş pozisyonu muhtemel bir görme probleminin ilk habercisi olabilir. Anne babalar bu hususta uyanık olmalı ve uzman hekime başvurmalıdır.
BU POZİSYONLAR ANNE BABALAR TARAFINDAN ŞU ŞEKİLDE FARKEDİLEBİLİR.
-Çocuğunuz sizinle göz teması kurduğunda veya dikkatli bir şekilde karşıya baktığında sağ ve sol göz birbirine paralel midir?
-Yoksa gözlerden birinde veya ikisinde dışa, içe, aşağıya veya yukarıya bakıyormuş
gibi durum söz konusu mudur?
-Okurken veya televizyon seyrederken başını bir yöne çeviriyor mu?
-Bir gözünü kısıyor veya kapatıyor mu?
-Göz kırpma veya ovalama söz konusu mu?
-Okurken veya yazarken yakından bakıyor mu?
-Satır atlıyor mu? Parmakla takip ediyor mu?
-Dikkati çabuk dağılıyor mu? Kitap okumayı sevmiyor mu?
-Okul çıkışı baş ağrısından şikayet ediyor mu?
-Sınavda basit soruları yanlış okuyup, yanlış cevap veriyor mu?
Bu tür şikayeti olan çocukların gözleri büyütücü damla kullanılarak muayene edilmeli, gerekirse gözlük verilmeli ve göz tembelliği varsa kapama tedavisi yapılmalıdır.
MİYOPİ: Halk arasında uzağı net görememe olarak bilinir. Yaklaşık 9 yaşında başlar. Basit miyopi ve dejeneratif miyopi tipleri vardır. Miyoplar yakını iyi gördükleri için uzağı bulanık görmeyi doğal karşılarlar. Bu nedenle ileri yaşlara kadar farkedilmeyen hastalarımız mevcuttur. Hatta 40 yaşında ilk kez muayeneye gelen ve -4.0 dioptri gözlük verdiğim bir hastam ,iki hafta sonra tekrar gelerek aynen şu ifadeyi kullandı."Ben 40 yıldır bulanık
görüyormuşum, meğer dünya ne kadar berrakmış". Şu gerçeği belirtmeliyim ki, eksen miyopisi olan hastalar dejeneratif miyop değillerse, göz numaraları 18-20 yaşlarına kadar artacaktır. Şayet dejeneratif miyopi var ise ömür boyu gözlerde büyüme ve numara artışı söz konusu olacaktır.
HİPERMETROP: Halk arasında yakını görememe olarak bilinmektedir. 3-4 yaşlarında başlar. Doğuştan olabilmektedir. Sadece yakını değil uzağı da net göremezler. Yakını net görebilmek için gözler aşırı zorlandığında, göz yaşarması ve göz çevresinde ağrı ortaya çıkacaktır. Genellikle iki gözde görülür. Nadiren tek gözde görülür. Bu durumda bir gözün iyi görmesinden dolayı doktora gitmekte gecikileceği için, okul döneminde sağlık taramaları yapılmalıdır. Her iki göz ayrı ayrı kapatılarak muayene edilmelidir. Miyopi olan hastalarda göz tembelliği çok az görülmesine rağmen, hipermetrop kişilerde göz tembelliği neredeyse %100'dür. Göz tembelliği okul çağından önce tespit edilip tedavi edilmelidir. Tedavinin yaklaşık iki yıl süreceğini dikkate alırsak, çocuklarımızı en geç dört yaşında göz tembelliği tedavisine başlatmalıyız. Çünkü okul döneminde derslerin yoğunluğundan dolayı kapama tedavisi tam olarak gerçekleştirilemez. Muayene için ideal olan zaman 2,5 yaştır. Bu yaştaki çocuklar hekimin gösterdiği resimleri ve şekilleri %100'e yakın bir doğrulukla söyleyebilecektir.
Ailede göz tembelliği ve şaşılık mevcutsa, yeni doğmuş bir bebeğe bile gözlük takılması söz konusu olabilmektedir. Görmesi tam olan bir çocukta +4,0 numaraya kadar hipermetrop bulunması normal kabul edilmektedir ve gözlük vermek gerekmez. Ancak görme muayenesinde tam olarak göremeyen bir çocukta +1,0 numara bile hipermetrop olsa, mutlak surette gözlük vermek ve kapama tedavisi yapmak gerekir.
ASTİGMATİZMA: Gözün kırıcı ortamı olan korneanın, farklı meridyenlerdeki kırma miktarlarının aynı olmaması durumuna astigmatizma diyoruz. Astigmatizma kalıtsal bir rahatsızlıktır ve ömür boyu belirgin bir değişiklik göstermeden kalır. En belirgin özelliği bulanık görmedir. Baş ağrısı ve göz ağrısına sebep olur. Sık arpacık çıkması ve kirpik dibi iltahabına neden olur. Ders çalışmada isteksizlik yanında çok ileri astigmatlarda göz tembelliği söz konusudur.
ŞAŞILIK: Çocuğun baktığı hedefe her iki gözün birlikte bakması gerekirken, diğer gözün başka bir yöne bakmasına şaşılık diyoruz. Her yaşta görülmesine rağmen en sık çocukluk yaşlarında görmekteyiz.
Hipermetroplarda özellikle içe şaşılık şeklinde görülürken, miyoplarda dışa şaşılık şeklinde, ancak daha seyrek görülür. Şaşılık sıklıkla bir gözde görülmekle birlikte her iki gözde görülebilmektedir. Sadece bir gözde görüldüğünde şaşı olan göz, görmesini geliştiremediğinden dolayı, tembel olarak kalır. İki gözde birlikte şaşılık olduğunda gözler sıra ile görme işlevine iştirak edeceklerinden her iki göz mükemmele yakın derecede görebilir. Ancak üç boyutlu görme yeteneğini geliştiremezler. Yani derinlik hissine sahip olamazlar. Bunu şu şekilde izah edebiliriz. Bu kişiler otomobille giderken sollama yaptıklarında karşıdan gelen aracın nekadar sürede yaklaşacağını yani gelen aracın hızını kestiremezler. Aynı şekilde karşıdan karşıya geçerken gelen aracın hızını tahmin edemezler ve aracın önüne atlarlar. Aynı olay bir gözü az gören ve göz tembelliğine sahip kişiler için de geçerlidir.
Çocukluk döneminde oluşan şaşılıklarda çocuk, şaşı olan gözünden dolayı çift görür. Bu çift görmeyi engellemek için beyin, şaşı olan gözden gelen görüntüyü yok kabul ederek çift görmeyi engeller. Neticede bu göz görmeyi geliştiremez. İşte bu duruma göz tembelliği diyoruz. Son zamanlarda her yaşta göz tembelliği tedavisinin yapıldığı şeklinde yayınlar vardır. Ancak okul döneminde tek gözü az gören ve tembel olan çocuğun derslerinde başarılı olmasının ne kadar zor olduğunu da unutmamak gerekir. Hatta bir gün annesi ile muayeneye gelen bir erkek çocuğun annesine dönerek" ben askeri okula gidecektim şimdi ne yapacağım? Neden benim gözümü tedavi ettirmedin?" dediğini üzülerek hatırlıyorum.
En sık görülen şaşılık, gözlerin buruna doğru kaydığı içe şaşılık durumudur. Ancak göz aşağı, yukarı veya dışarı kayabilir. Şaşılık aile bireyleri tarafından genellikle farkedilir ve doktora götürülür. Göz tembelliği varsa tedavi ettirilir. Ancak hiç şaşılığı olmayıp bir gözü hiç görmeyen çocuklar mevcuttur. İşte bunlar görünüşte problemleri olmadığı için doktora götürülmezler, on yaşından sonra herhangi bir nedenle veya ehliyet alırken farkedilirler ki göz tembelliği tedavisinin vakti geçmiş olur.
Şaşılığı taklit eden yalancı şaşılık dediğimiz durumlar söz konusu olabilir. Genellikle burun kökü basıklığı ile ilgilidir.
Gizli şaşılık dediğimiz durum ise belirli bir noktaya uzun süre baktığımız "araç kullanmak, ders çalışmak, sınava girmek, televizyon seyretmek, bilgisayar veya büro memurluğu gibi" durumlarda ortaya çıkan şaşılıkla karakterize durumdur. Dikkat eksikliği, çabuk yorulma, baş ağrısı ve okuduğunu anlamakta zorluk, sınavlarda basit soruları yanlış yapma gibi şikayetle doktora gelirler.
Özet olarak söylemek gerekirse her türlü şaşılık en kısa sürede gerek gözlük gerekse ameliyat ile tedavi edilmelidir.
GÖZ TEMBELLİĞİ: Bir gözün diğer gözden daha az görmesi veya iki gözün görmesi gerekenden daha az görmesi demektir. Göz tembelliği küçük yaşlarda ortaya çıktığı için bu yaşlarda tespit edilip tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Bu nedenle anne babalar çok dikkatli olmalıdır. Çünkü 10 yaşından sonra tedavisi mümkün değildir. Çocukluk döneminde tek göz ile ders çalışmak ve başarılı olmanın zorluğu herkesin malumudur.
Göz tembelliğinde gözden beyine giden görme sinirlerinde ileti kesilmesi mevcuttur. Beyindeki görme merkezi bulanık görüntü oluşturan bu tembel gözden gelen görüntüleri kabul etmez ve o göz görme kalitesini geliştiremez. Bu şekilde oluşan duruma göz tembelliği diyoruz. Tedavi olarak öncelikle bulanık gören gözün görmesi gözlükle netleştirilir. Daha sonra iyi gören diğer göz kapatılır. Beyin tarafından görüntüsü kabul edilmeyen tembel gözün, beyindeki görme merkezi tarafından kabullenilmesi sağlanır. Bu tedavi şekline KAPAMA TEDAVİSİ diyoruz.
Göz Tembelliğine Sebep Olan Bazı Durumlar Şunlardır.
-Şaşılık.
-Hipermetrop ve miyopi dediğimiz kırılma kusurları.
-Kornea hastalıkları, katarakt ve vitreus hastalıkları.
GÖZ YAŞI YOLLARI TIKANIKLIĞI:Alt ve üst kapakların buruna yakın kısmında göz yaşı kesesine giriş delikleri vardır. Buradan sonra göz yaşı kesesi gelir. Kese alt ucundan burun içine açılan kanal mevcuttur. Doğumda her çocuk kese alt ucundaki kanalın buruna açılan kısmında zar ile kapalı doğmaktadır. Doğumdan bir ay sonra bu zar kendiliğinden erir ve kanal açılır. Bazı yenidoğanlarda bu kanal açılmaz ve genellikle tek göz sulanmaya başlar. Bir yaşına kadar masaj yapılarak kanal açılır. Şayet masaj başarılı olmazsa bir yaşından sonra genel anestezi altında kanala entübasyon yapılarak açılır. Ameliyatın başarı oranı yüksektir.